9 Mart 2014 Pazar



"Uzunca yazamam, belki okurken yorulursun diye aklım çıkıyor." Cemal Safi

Sitem

Ben ona sıkıntılı güz günlerinde 
Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim 
Kırmak istememiştim duygu filizlerini 
Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu 
Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine 
İncinmesin diye tek 
Acıyı bile ters yüz eden 
İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde 

Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda 
Sıcacık bir sığınak olayım istemiştim 
İnsanlar içinde üşüdükçe 
Güvenle gelebileceği 

Kuşların kanatları neden vardır?


Bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince? 
Bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür? 
Tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir? 
Konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince 
Yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim 

Ben ona sabah olamasam da 
Dingin bir ikindi olayım istemişimdir 
Herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin 
Yüzünde uçuk bir gülümsemeyle 
Yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına 
Serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını 
Dinlendireyim istemiştim 
Üşütmek istememiştim. 

Ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında 
Gecikmiş... İnce... Güzel ve uzak... 
Biraz da kendime istemiştim 
Sevgi adına.


Ş.Erbaş

Eksilmeyen İmgen

Bana verdiğin mutluluğu 
Paylaşacak kimsem yok 
Sevincimi içime 
Ve yalnız taşıyorum
(Biliyorsun ya
Susarak yaşamak zorundayım seni)
Bu yüzden gecelere ve sözcüklere
Yüzünü gözbebeklerime çiziyorum
Kırık kalemleriyle kirpiklerimin
Baktığım her yerde seni göreyim
Ve eksilmesin diye imgen
Uykularımda bile
Ömrümün evinden
Sır vermez derininden kalbimin.


Şükrü Erbaş 

Bir Düş Gecesinden

Sesin sesime karıştı, eridi 
Doyumun en esrik noktasında titrek 
Tenin sindi tenime 
Soyulmus söğüt dalı 
Su basmış çimen kokusunda. 
Kanat vurdu kanımdan sevginin can kuşu 
Devindi bir zaman gözlerinin göğünde

Yorulup kondukça ince kıvrımlarına 
Mutluluğa yumuldu her sefer kirpiklerin. 
Aynasında uyumun gülümseyen aylası 
Süzgün uykularda rahat 
Kayboldu güzel yüzün kalbimin derininde. 
Ilık nefesini alıp verdim günlerce 
Kimseler görmedi ağzımda açan gülü. 
Sevinç mi hüzün mü seçemediğim 
Tanımsız duyguların tadıyla 
-Eğri hançerler gibi içimde gezinen- 
Şimdi binlerce imge o düş gecesinden 
Hepsi seni çağrıştırıp 
Hepsi seni biçimleyen.


Şükrü ERBAŞ

2 Aralık 2013 Pazartesi

Senin Korkularını Benim İnceliğimi


Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
ne kapanan kapılar,
ne yıldız kayması gecede,
ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte.

İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!

İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini,
birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine.
Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken,
duvarlara dalıp dalıp gitmesi.
Türküsünü söylecek kimsesi kalmamak ayrılık.
Saçına rüzgar, sesine ışık düşürememek kimsenin.
Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun.
Güneşin bir ceza gibi doğması dünyaya.
İki adımdan biri insanın, sevincin kundakçısı,
hüznün arması ayrılık.

O küçük ölüm!

Usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.

Ayrılık, o köpüklü öpüşlerin ardından gidip ağzını yıkadığında başlamıştı.
Ben bulutları gösterirken,
“bulmacanın beş harfli yemek sorusuna” yanıt aramanla halkalanmış,
“Aşkın şarabının ağzını açtım, yar yüzünden içti murt bende kaldı”
türküsü tenimde düğümlenirken, odadan çıkışınla yolunu tutmuş,
Dağlarda öldürülen çocukların fotoğraflarını bir kenara itip,
“bu eteğin üstüne bu bluz yakıştı mı? ”
diye sorduğunda varacağı yere varmıştı çoktan.

Şimdi anlıyormusun gidişinin neden ayrılık olmadığını,
bir yaprağın düşmesi kadar ancak, acısı ve ağırlığı olduğunu.
Bir toplama işleminin sonucunu yazmak gibi bir değer taşıdığını.
Boşluğa bir boşluk katmadığını, kar yağdırmadığını yaz ortasında....

Ne mi yapacağım bundan sonra?

Ayak izlerimi silmek için sana gelen bütün yolları tersinden yürüyeceğim önce.
Şiir yazmayacağım bir süre,
Fotoğraflarını güneşe koyacağım, bir an önce sararsınlar diye.
Hediyelik eşya satan dükkanların önünden geçmeyeceğim.
Senin için biriktirdiğim yağmur suyunu, bir gül ağacının dibine dökeceğim.
Falcı kadınlara inanmayacağım artık.
Trafik polislerine adres sormayacağım,
Geleceğe ışık düşüren bir gülüşle gülmeyeceğim kimseye....

Ne yapacağımı sanıyorsun ki?

Tenin tenime bu kadar sinmişken,
ömrüm azala azala önümden akarken,
gittiğin gerçek bu kadar herkese benzerken..
Senin korkularını, benim inceliğimi doldurup yüreğime,
bıraktığın boşluğu yonta yonta binlerce heykelini yapacağım.
 
Şükrü Erbaş

21 Aralık 2012 Cuma

Hayatına girerken farklı sandığın kişinin,
Aslında diğerleri gibi olduğunu terkedilince anlarsın…
Anlarsın ki; aslında kimsenin farkı yok kimseden.
Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.
…Hepsi bu…

Can YÜCEL

17 Aralık 2012 Pazartesi

Uzaklarda olmak hiçbir zaman unutmak için bahane değildir..
Özlemek güzeldir, özlüyorsa özlenen beklemek güzeldir, gelecekse beklenen ve sevmek güzeldir, seviyorsa sevilen.
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

12 Ekim 2012 Cuma

1 Film 1 Tarif: merhaba

1 Film 1 Tarif: merhaba: Julia Child 'den etkilenen bir kişi daha karşınızda. Burada sizlerle hem film hem de tariflerimi paylaşmayı hedefliyorum.Bilmiyorum beni...

4 Ekim 2012 Perşembe

Gittiler



Geldiler 
Senin gibiler Küstah Ve Densizdiler Geldiler Senin gibiler Ve Gittiler

3 Ekim 2012 Çarşamba

İmparatorluk Manifestosu

Ben senin,
Benim olmanı istedim diye,
Sen,
Benim,

Senin olma ihtimalimden vazgeçtin!

Oysa sen benim olabilseydin eğer,
Ben zaten,
Gönlümün sana düştüğü,
Seni tanıdığı,
Sen diye attığı,
O ilk günden beri senindim,

Mamafih iki bedende,
Bir yürek olmayı bilebilseydik eğer,
İşte sen o zaman yüreğinin sevda sınırlarını,
İki canda atan aşk dolu yürekler kadar genişletmiştin,

Ve sen tek başına,
Sadece küçük ve yalnız bir ülke olurdun belki ama,
Sen bende olmayı başarabilseydin eğer,
Ben sende,
Seve seve aşkla fethedilen,
Bir büyük imparatorluk olurdum!

İsmail ARSLANTAŞ