Hayatına girerken farklı sandığın kişinin,
Aslında diğerleri gibi olduğunu terkedilince anlarsın…
Anlarsın ki; aslında kimsenin farkı yok kimseden.
Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.
…Hepsi bu…
Can YÜCEL
21 Aralık 2012 Cuma
17 Aralık 2012 Pazartesi
Yaz başıydı gittiğinde. Sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti Mayıs.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
Seni bir şiire düşündükçe
Kanat gibi, tüy gibi, dokunmak gibi
Uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
Önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
Usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
Belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.
12 Ekim 2012 Cuma
1 Film 1 Tarif: merhaba
1 Film 1 Tarif: merhaba: Julia Child 'den etkilenen bir kişi daha karşınızda. Burada sizlerle hem film hem de tariflerimi paylaşmayı hedefliyorum.Bilmiyorum beni...
4 Ekim 2012 Perşembe
3 Ekim 2012 Çarşamba
İmparatorluk Manifestosu
Ben senin,
Benim olmanı istedim diye,
Sen,
Benim,
Benim olmanı istedim diye,
Sen,
Benim,
Senin olma ihtimalimden vazgeçtin!
Oysa sen benim olabilseydin eğer,
Ben zaten,
Gönlümün sana düştüğü,
Seni tanıdığı,
Sen diye attığı,
O ilk günden beri senindim,
Mamafih iki bedende,
Bir yürek olmayı bilebilseydik eğer,
İşte sen o zaman yüreğinin sevda sınırlarını,
İki canda atan aşk dolu yürekler kadar genişletmiştin,
Ve sen tek başına,
Sadece küçük ve yalnız bir ülke olurdun belki ama,
Sen bende olmayı başarabilseydin eğer,
Ben sende,
Seve seve aşkla fethedilen,
Bir büyük imparatorluk olurdum!
İsmail ARSLANTAŞ
Oysa sen benim olabilseydin eğer,
Ben zaten,
Gönlümün sana düştüğü,
Seni tanıdığı,
Sen diye attığı,
O ilk günden beri senindim,
Mamafih iki bedende,
Bir yürek olmayı bilebilseydik eğer,
İşte sen o zaman yüreğinin sevda sınırlarını,
İki canda atan aşk dolu yürekler kadar genişletmiştin,
Ve sen tek başına,
Sadece küçük ve yalnız bir ülke olurdun belki ama,
Sen bende olmayı başarabilseydin eğer,
Ben sende,
Seve seve aşkla fethedilen,
Bir büyük imparatorluk olurdum!
İsmail ARSLANTAŞ
30 Eylül 2012 Pazar
Keşkelerim, pişmanlıklarım olmasaydı kendimi daha mı iyi hissederdim? Hiç sanmıyorum. Geçmişte her ne yaptıysam ve yaşadıysam bugünkü beni yarattı. Dümdüz bir yolda yürümenin ne anlamı var ki?
Eğer gerçekten güzellikleri, manzarayı keşfetmek istiyorsan belki de daha önce kimsenin girmediği engebeli, zaman zaman oranı bura
Aret Vartanyan
Eğer gerçekten güzellikleri, manzarayı keşfetmek istiyorsan belki de daha önce kimsenin girmediği engebeli, zaman zaman oranı bura
nı çizeceğin yollara gireceksin...
Bedelleri yok mu elbette var. Öte yanda ya cebinde kalanlar, belki de başkalarının, düz yolda yürüyenlerin hiçbir zaman anlamayacakları senin anıların, senin hazinen. O yüzden kendimi de seni de her şeyiyle, hataları, günahları, güzellikleri, sevaplarıyla seviyorum. Bin kilometre bile yürüsen geriye baktığında dümdüz bir yolu görmenin ne anlamı var?Aret Vartanyan
25 Eylül 2012 Salı
Tatlı dillim
Şu garip halimden bilen işveli Nazlım
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen
Bütün dertlerim anlayıp göynümü bilen
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Sînemde gizli yaramı kimse bilmiyor
Hiçbir tabip yarama merhem olmuyor
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Neşet ERTAŞ
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Tatlı dillim güler yüzlüm ey ceylan gözlüm
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Ben ağlarsam ağlayıp gülersem gülen
Bütün dertlerim anlayıp göynümü bilen
Sanki kalbimi bilerek yüzüme gülen
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Sînemde gizli yaramı kimse bilmiyor
Hiçbir tabip yarama merhem olmuyor
Boynu bükük bir garibim yüzüm gülmüyor
Göynüm hep seni arıyor neredesin sen
Neşet ERTAŞ
Ah yalan dünyada
Hep sen mi ağladın hep sen mi yandın,
Ben de gülemedim yalan dünyada
Sen beni gönlümce mutlu mu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünyada.
Ben de gülemedim yalan dünyada
Sen beni gönlümce mutlu mu sandın
Ömrümü boş yere çalan dünyada.
Ah yalan dünyada,yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Sen ağladın canım ben ise yandım
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım, boş yere kandım
irengi gözümde solan dünyada
Dünyayı gönlümce olacak sandım
Boş yere aldandım, boş yere kandım
irengi gözümde solan dünyada
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Bilirim sevdiğim kusurun yoğdu
Sana karşı benim hayalim çoğdu
Felek bulut oldu üstüme yağdı
Yaşları gözüme dolan dünyada
Sana karşı benim hayalim çoğdu
Felek bulut oldu üstüme yağdı
Yaşları gözüme dolan dünyada
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Ne yemek ne içmek ne tadım kaldı
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım eyvah muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada
Garip bülbül gibi feryadım kaldı
Alamadım eyvah muradım kaldı
Ben gidip ellere kalan dünyada
Ah yalan dünyada yalan dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Yalandan yüzüme gülen dünyada
Neşet ERTAŞ
15 Eylül 2012 Cumartesi
14 Eylül 2012 Cuma
Ölüm
Montaigne : Mademki ölümün önüne geçilemez, ne zaman gelirse gelsin. Sokrat ‘e: Otuz Zalimler seni ölüme mahkum ettiler, dedikleri zaman: Doğa da onları! demiş.Bütün dertlerin bittiği yere gideceğiz diye dertlenmek ne budalalık! Nasıl doğuşumuz bizim için her şeyin doğuşu olduysa, ölümümüz de her şeyin ölümü olacak. Öyle ise, yüz yıl daha yaşamayacağız diye ağlamak, yüz yıl önce yaşamadığımıza ağlamak kadar deliliktir. ölüm başka bir hayatın kaynağıdır. Bu hayata gelirken de ağladık, eziyet çektik; bu hayata da eski şeklimizden soyunarak girdik
10 Eylül 2012 Pazartesi
ÖFKELENİNCE NEDEN BAĞIRIRIZ ?
Hintli bir ermiş öğrencileri ile gezinirken Ganj nehri kenarında birbirlerine öfke içinde bağıran bir aile görmüş. Öğrencilerine dönüp “insanlar neden birbirlerine öfke ile bağırırlar?” diye
sormuş. Öğrencilerden biri “çünkü sükûnetimizi kaybederiz” deyince ermiş “ama öfkelendiğimiz insan yanı başımızdayken neden bağırırız? O kişiye söylemek istediklerimizi daha alçak bir ses tonu ile de aktarabilecekken niye bağırırız? ” diye tekrar sormuş.
Öğrencilerden ses çıkmayınca anlatmaya başlamış: “İki insan birbirine öfkelendiği zaman, kalpleri birbirinden uzaklaşır. Bu uzak mesafeden birbirlerinin kalplerine seslerini duyurabilmek için bağırmak zorunda kalırlar. Ne kadar çok öfkelenirlerse, arada açılan mesafeyi kapatabilmek için o kadar çok bağırmaları gerekir.”
“Peki, iki insan birbirini sevdiğinde ne olur? Birbirlerine bağırmak yerine sakince konuşurlar, çünkü kalpleri birbirine yakındır, arada mesafe ya yoktur ya da çok azdır. Peki, iki insan birbirini daha da fazla severse ne olur? Artık konuşmazlar, sadece fısıldaşırlar çünkü kalpleri birbirlerine daha da yakınlaşmıştır. Artık bir süre sonra konuşmalarına bile gerek kalmaz, sadece birbirlerine bakmaları yeterli olur. İşte birbirini gerçek anlamda seven iki insanın yakınlığı böyle bir şeydir.”
Daha sonra ermiş öğrencilerine bakarak şöyle devam etmiş: “ Bu nedenle tartıştığınız zaman kalplerinizin arasına mesafe girmesine izin vermeyin. Aranıza mesafe koyacak sözcüklerden uzak durun. Aksi takdirde mesafenin arttığı öyle bir gün gelir ki, geriye dönüp birbirinize yakınlaşacak yolu bulamayabilirsiniz.”
29 Ağustos 2012 Çarşamba
Karşılığında yüksek bir bedel ödenmeyen şeyin değeri anlaşılmaz. Maddi,manevi farketmez; kural işler. Kolay gelen,kolay gider. Çoğu zaman mantığın olur dediğine yürek; yüreğin olur dediğine mantık olmaz diyor. Diken arayan gül bahçesine girdiğinde bile dikenlerden yakınır. Neyi ararsan onu bulursun. Geçmişe takıldıkça,arkaya baktıkça önünü göremez, yürüyemezsin. Yeri geldiğinde sil bastan başlayacaksın.Vazgeçebilmeyi öğreneceksin. Her şey, hiçbir şeydir anlayacaksın.
7 Ağustos 2012 Salı
Özledim seni bugün sebep yokken
Uzansam hayallere dokunurum sandım bak
Yıllar geçmiş üstümüzden
Hala ilk günkü gibi aklımdasın
Söyleyecek çok sözüm vardı
Hepsi yarım kaldı
Neler ummuştum hayattan
Elimde ne kaldı
Kırılan kalbim miydi yoksa?
Karnımdaki bu sancıyla
Küflenmiş ruhum unutmadı
Unutmadı seni hala
Özledim seni bugün sebep yokken
Uzansam hayallere dokunurum sandım bak
Yıllar geçmiş üstümüzden
Hala ilk günkü gibi aklımdasın
Uzansam hayallere dokunurum sandım bak
Yıllar geçmiş üstümüzden
Hala ilk günkü gibi aklımdasın
Söyleyecek çok sözüm vardı
Hepsi yarım kaldı
Neler ummuştum hayattan
Elimde ne kaldı
Kırılan kalbim miydi yoksa?
Karnımdaki bu sancıyla
Küflenmiş ruhum unutmadı
Unutmadı seni hala
Özledim seni bugün sebep yokken
Uzansam hayallere dokunurum sandım bak
Yıllar geçmiş üstümüzden
Hala ilk günkü gibi aklımdasın
Özledim seni
Özledim Seni
Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
Beynimi uyuşturuyor özlemin......
Çok sık birlikte olmasak bile
Benimle olduğunu bilmenin
Bunca zamandır içimi ısıttığını
Yeni yeni anlıyorum
Yokluğun,
Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
Mütemadiyen bir boşluğa
Sabahları seni okşayarak başlamaları
Aksamları her isi bir kenara koyup
Seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
Oynaşmalarımızı,
Yürüyüşlerimizi,
Sevimli haşarılığını,
Küskünlüğünü...
Nasılda serttin başkalarına karşı
Beni savunurken;
Ve ne kadar yumuşak
Bir çift kısık gözle kendini
Ellerimin okşayışına bırakırken
Gitmeni asla istemediğim halde
Buna mecbur olduğunu görmek
Ve sana bunları söylemeden
''Git artık'' demek
''Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
Kavuşacaksın mutluluğa''
Demek sana ne de zor
Seni görmemek ve belki yıllar sonra
Karsılaştığımızda
Bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek....
Can YÜCEL
Gerçekten Sevmek
O durmadan kaçıyor;
Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor,
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini,
Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde,
Dudağındaki sigarada ,
Okuduğun kitapta,
Mırıldandığın şarkıda,
Söylediğin şiirde,
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman icin
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa,
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değilse,
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa,
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya, yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde
Ondan birşeyler aramıyorsan,
Güzel bir manzara,
Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
Uykudan uyandığın zaman
Yaşamakta olduğundan önce
Onu hatırlamıyorsan,
Omuzlarına dökülmüş saçları,
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen,
Işık sacan gözleri
Aklına gelmiyorsa,
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşıyan öteki insanların
Senin için hâlâ bir değeri varsa ,
Ona karşı tutumunu
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlıyorsan
Ve açık açık
Sanki var olduğunu haykırırcasına
Sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin icin
Herşeyden değerliyse,
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan,
O bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerde ise,
Ona muhtaç olduğunu
Söylemekten utanmıyorsan,
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermiyeceğinden
Korkmuyorsan,
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için herşeyi,
Ama herşeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan,
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa,
Karşıisında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan,
İstediği anda onun için
Ölebileceksen,
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen,
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle,
İnanmışlığınla
İtiraf edebiliyorsan,
Bir gün o seni hiç,
Ama hic sevmediğini söylese bile ,
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En olumsuzu ile sevebileceksen;
İşte o zaman
Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi,
Gercek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O , hiç sen olmasan bile,
Seni bir parça sevmese bile....
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Sen ardından gitmiyorsan;
O günün her saatinde saklanıyor,
Sen yollara düşüp deli divane aramıyorsan;
O sana acıların en büyüğünü tattırıyor,
Sen bundan en yüce hazzı duymuyorsan;
Boşuna aldatma kendini,
Onu sevmiyorsun demektir.
Elindeki içki kadehinde,
Dudağındaki sigarada ,
Okuduğun kitapta,
Mırıldandığın şarkıda,
Söylediğin şiirde,
Gördüğün rüyada
Ve yaşaman icin
Ciğerlerine doldurduğun havada
O yoksa;
Onun vazgeçilmezliğini anlamamışsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Renkler onunla değerlenmiyorsa,
Örneğin; onsuz kırmızı kırmızılığının,
Mavi maviliğinin farkında değilse,
Beyaz yalnız o giydiği zaman
Güzelliğini haykırmıyorsa,
Sabahları onu görünceye kadar
Güneş doğmuyorsa
Ve onsuz gökyüzü geceleri
Aya, yıldızlara hasret değilse
Onu sevmiyorsun demektir.
Sokakta gördüğün her yüzde
Ondan birşeyler aramıyorsan,
Güzel bir manzara,
Hüzünlü bir musiki onu hatırlatmıyorsa,
Uykudan uyandığın zaman
Yaşamakta olduğundan önce
Onu hatırlamıyorsan,
Omuzlarına dökülmüş saçları,
Bir sis perdesinin ardında
Her zaman gülen,
Işık sacan gözleri
Aklına gelmiyorsa,
Durup durup avuçlarının
Sıcaklığını özlemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Dünyada yaşıyan öteki insanların
Senin için hâlâ bir değeri varsa ,
Ona karşı tutumunu
Toplumun köhne ve manasız
Kurallarına göre ayarlıyorsan
Ve açık açık
Sanki var olduğunu haykırırcasına
Sevgini söylemiyorsan;
Onu sevmiyorsun demektir.
Yok o senin icin
Herşeyden değerliyse,
Gözünü yumduğun anda
Onu görebiliyorsan,
O bütün şarkılarda,
Bütün şiirlerde,
Bütün resimlerde ise,
Ona muhtaç olduğunu
Söylemekten utanmıyorsan,
Senin içten ve büyük sevgine
Karşılık vermiyeceğinden
Korkmuyorsan,
Bütün bencil duygularından
Sıyrılabilmişsen
Onun için herşeyi,
Ama herşeyi yapacak gücü
Kendinde buluyorsan,
Her hali sana
Ayrı ayrı güzel geliyorsa,
Karşıisında kendini
Bir çocuk gibi hissediyorsan,
İstediği anda onun için
Ölebileceksen,
Onun için yaşıyorsan
Ve yine onun için
Bildiğin bilmediğin
Bütün düşmanlıklara
Karşı koyabileceksen,
O her geçen dakika
Sende biraz daha büyüyorsa
Ve kendi kendine bile
Çok sevdiğini bütün
Samimiyetinle,
İnanmışlığınla
İtiraf edebiliyorsan,
Bir gün o seni hiç,
Ama hic sevmediğini söylese bile ,
Senin sevginde azalma olmayacaksa
Ve ölünceye kadar onu aşkların
En olumsuzu ile sevebileceksen;
İşte o zaman
Onu seviyorsun demektir.
O sana sevmeyi,
Gercek aşkı öğretti.
Sen onu hep sevecek
Ve sevilmenin mutluluğunu tattıracaksın.
O , hiç sen olmasan bile,
Seni bir parça sevmese bile....
Ümit Yaşar OĞUZCAN
13 Nisan 2012 Cuma
Ben aşkı ilk defa sende tanıdım
Seninle yaşadım ilk heyecanı
Hiç gül koklamadım senin üstüne
İnan ki bu, aşkın en güzel yanı
Geçmez diyorlardı bir çiçekle yaz
Seninle yaşadığım bu kaçıncı yaz
Eğer çok yürekten severse insan
Her mevsim yaz olur, hiç keder kalmaz
Ben ömrüm boyunca bir seni sevdim
Ömrümce bir sana sevgilim dedim
Yıllar geçti, katmerlendi bu sevda
Nasıl geçti zaman farkedemedim
Makâm : Nihâvent
Usûl : Düyek
Bestekâr : Necip Gülses
Güftekâr : Dr. Hüsâmettin Olgun
Seninle yaşadım ilk heyecanı
Hiç gül koklamadım senin üstüne
İnan ki bu, aşkın en güzel yanı
Geçmez diyorlardı bir çiçekle yaz
Seninle yaşadığım bu kaçıncı yaz
Eğer çok yürekten severse insan
Her mevsim yaz olur, hiç keder kalmaz
Ben ömrüm boyunca bir seni sevdim
Ömrümce bir sana sevgilim dedim
Yıllar geçti, katmerlendi bu sevda
Nasıl geçti zaman farkedemedim
Makâm : Nihâvent
Usûl : Düyek
Bestekâr : Necip Gülses
Güftekâr : Dr. Hüsâmettin Olgun
26 Mart 2012 Pazartesi
Birinin sevgilisi olmak..
Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!
Bir...az korunmak, biraz şımarmak...
... Bir kaç çeşit yemek yapmak, İstiklal caddesinde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bi yerlerde çay içmek, Pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!...
Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara!
Sabahları uyandığımda "günaydın sevgilim" mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara... Gülümsediğim için daha çok çalışmak...
Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi...
Biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum!
O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!
Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum "neredesin" diye, "Hımm kim aradı bakayım" diye! Ben sormam ama, korkmasın. O sorsun..
Biliyor musun ne oldu?" ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur.
Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte. "Ya, evet, çok mühim bir şeyler olmuş" falan desin bi de sonunda...
Birinin elini tutmakla, birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da, tutmuş gibi yaparsın işte.
Ben yapmam!
Bunu zaten bilirsin.
Kimin elini tutacağını yani.
Deneyerek bulmazsın.
Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok.
Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle İstiklal caddesine gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim.
Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz :)
Başka hiç kimse tarafından dokunulmamak, konuşulmamak, bakılmamak hatta!
Bir...az korunmak, biraz şımarmak...
... Bir kaç çeşit yemek yapmak, İstiklal caddesinde sıkı sıkı elini tutmak, belki film izlemek ama mutlaka çekirdek çitlemek, bi yerlerde çay içmek, Pazar sabahı kahvaltısı etmek uzun uzun, sahilde yürüyüş yapmak gibi küçük ama zor heveslerim var!...
Kek yapmayı da öğrenmek lazım aslında bi ara!
Sabahları uyandığımda "günaydın sevgilim" mesajları görmek istiyorum telefonumda. Gün içinde özlediğim birisi olsun istiyorum. Özlemek istiyorum birini. Çok özlersem dayanamayıp gidip sarılmak istiyorum. Dayanamamak istiyorum!
Çalışırken, düşünmek istiyorum sonra onu! Aklımda olduğu için gülümsemek istiyorum ara ara... Gülümsediğim için daha çok çalışmak...
Birini sevmek istiyorum; hiç kimseyi sevmediğim gibi, biri sevsin istiyorum beni, hiç sevilmediğim gibi...
Biri o kadar çok sevsin ki beni, hatalarımı da sevsin istiyorum!
O kadar çok sevsin ki; hata yapmaktan ödüm kopsun!
Kıskansın istiyorum biri beni! Sorsun istiyorum "neredesin" diye, "Hımm kim aradı bakayım" diye! Ben sormam ama, korkmasın. O sorsun..
Biliyor musun ne oldu?" ile başlayan heyecanlı cümlelerimin sonuna kadar tahammül etsin istiyorum biri bana. Mutlaka ipe sapa gelmez bir şey olmuştur ama dinlesin sonuna kadar. Ya bi yavru kedi macerası ya da işte ona benzer bir şeyler olmuştur.
Ben de her seferinde sanki bahçeyi kazmışımda hazine bulmuşum gibi heyecanla ve öneminin üzerine basa basa anlatırım ya, dinlesin işte. "Ya, evet, çok mühim bir şeyler olmuş" falan desin bi de sonunda...
Birinin elini tutmakla, birinin elini, sıkı sıkı tutmak arasında çok fark var!
Ya tutarsın ya da tutmazsın ya da, tutmuş gibi yaparsın işte.
Ben yapmam!
Bunu zaten bilirsin.
Kimin elini tutacağını yani.
Deneyerek bulmazsın.
Sadece bilirsin.
Bilmek!
Açıklaması yok.
Ve ben elini sıkı sıkı tutmayacağımı bildiğim hiç kimseyle İstiklal caddesine gitmeyeceğim!
Heyecanla ve özene bezene olmadıktan sonra kimseye yemek yapmayacağım!
Repliklerin bir anlamı yoksa, kimseyle film seyretmeyeceğim.
Zaten çekirdeği unutsun bile, asla olmaz :)
21 Mart 2012 Çarşamba
9 Ocak 2012 Pazartesi
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)