13 Kasım 2010 Cumartesi

Ne Kadarınız Gerçek Sizin

Kırk odalı şatonuzun kırkıncı odasındaki kilitler altında
sakladığınız gerçek duygularınızla, gerçek düşüncelerinizin
ne kadarı yansıyor hayatınıza.. Söylenmeyen neler var
kuytularda, hani kendinizden bile sakladığınız, bir sinir
kriziyle ya da büyük bir acıyla yahut da muhteşem bir
sevinçle kabuğunu çatlatıp da ortalara dökülecek neler
biriktiriyorsunuz içinizde...???
Ne kadarınız kendi sahtekarlığınızın esiri?
Sevip de söyleyemediğiniz, özleyip de açıklayamadığınız
ya da sevmeyip de sevginizin eksikliğini içinize
gömdüğünüz oluyor mu...korkaklıklar var mı, yoksa
diplerde saklanan cesaretiniz bir işaretmi bekliyor ...?
Göründüğünüz insan mısınız siz... yoksa bir define
arayıcısı hazineler mi bulur içinizde ya da yıkılmış
bir kentin harabelerinimi taşıyorsunuz. Derininizde neler
saklıyorsunuz..?
Ne kadarınız gerçek sizin?

Ülkenizle ilgili düşüncelerinizi söylüyor musunuz,
yoksa başınızı belaya sokamayacak kadar akıllı mısınız,
gerçek düşüncelerinizi başbaşa konuşmalara mı
saklıyorsunuz...?Açıkça konuşanları biraz aptal
buluyor musunuz..?? Günahlardan yapılmış hayaller
var mı içinizde...günahtan korktuğunuzdan bunları
saklayıp Tanrı'yı mı kandırmaya uğraşıyorsunuz?
Günahları sevmiyor musunuz, seviyormusunuz yoksa..??
Uzun bir yolculuğa çıkar gibi duygularınızla
düşüncelerinizi denklere sarıp da içlerinizde
bir yerlere mi yerleştirdiniz...birgün yolculuk
bitince açmayı mı düşünüyorsunuz, aslında yolculuğun
hiç bitmeyeceğini ve denklerinizi hiç açmayacağınızı

bilerek...Birgün çıldırsanızda bütün duygularınızla
düşüncelerinizi açıkça söyleseniz, neler duyacağız
sizden... gizli palyaçolar mı çıkacak ortaya,
yoksa korkaklığın altında, bir istiridyenin
içinde büyüyen inciler gibi büyümüş
yiğitlikler mi..?? Kızgınlıklarınız yok mu sizin,
öfkeleriniz, isyanlarınız? Aşklarınız yok mu?
Kendi sahtekarlığınıza ne kadar esirsiniz?
Esaretten kurtulsanız da gerçekler dökülse ortaya...
kendinize şaşar mısınız...?? Hiç düşündüğünüz oluyor mu
kırkıncı odada neler var diye... hangi unutulmaya
çalışılmış sevgililer, dile getirilmeyen özlemler,
söylenmeye söylenmeye birikmiş öfkeler, hangi
boşvermişlikler,hangi inkar edilmiş arzular yatıyor
diplerde..??
Ne kadarınız gerçek sizin?

Kimselerden korkmadığınız kadar korkuyor musunuz
kendinizden...Şehrin ışıklarının bulutlara yansıdığı
turuncu pırıltılı külrengi bir gecede,
şimşeklerle boşanan yağmur başladığında şatonuzun
odalarında bir gezintiye çıkıyor musunuz... ağır ağır
yaklaşıp o kırkıncı odaya açıyor musunuz kapıyı usulca...

gördükleriniz ağlatıyor mu sizi, bu kadar gerçeği
o odada saklayıp,hayatı yalandan yaşadığınızı
farketmek nasıl bir sarsıntı yaratıyor...???
Yoksa, ne gökyüzüne vuran ışıklar ne yağmur
ne de sessiz gece,sizin kırkıncı odaya yaklaşmanızı
sağlamıyor mu...korkuyor musunuz kendi gerçeklerinizden,
kırkıncı odanız size de mi kapalı, kendi kendinize
bile mahrem misiniz?
Ne kadarınız gerçek sizin?
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Bıktığınız olmuyor mu kendi yalanlarınızdan...
hiç kendinizden sıkıldığınız olmuyor mu, kendinizi
bir yerlerde terkedip de gitmek istemiyor musunuz.
Bütün yalanlarınızdan uzak bir yere..???Şöyle rahatça
bütün duygularınızı, bütün düşüncelerinizi
söyleyebileceğiniz bir diyara, kendinizi bile yanınıza

almadan.Ah aslında ben onu seviyordum diye ağlayacağınız
kimleri saklıyorsunuz koynunuzda... yüksek sesle
eleştirip de içinizden hak verdiğiniz hangi düşünceler
var. Kendinizi akıllı bulurken aslında gizlice kendi
korkaklığınızdan utandığınızın itirafını nerelerd gizliyorsunuz..??
Ne kadarınız gerçek sizin?
Ne kadarınız kendi sahtekarlığına esir?
Bunu hiç düşündüğünüz oluyor mu, yoksa bunu düşünmek
bile yasak mı size? Neler var kırkıncı odada...
otuzdokuz odadan yapılmış hayatınızı,kırkıncı odanın
kapısını açmamak için yalandan mı yaşıyorsunuz..??

Niye yapıyorsunuz bunu..?? Açsanıza kırkıncı odayı
yağmurlu bir gecede ....
Belki...
Belki de hiç açmazsınız... kapalı bir odayla yaşarsınız bütün
ömrünüzü, kendinizden sıkılarak...

Hiç yorum yok: